Yarın sigarayı bırakma günüm. Ancak ben sigara içmeyeli 3 günü geçti.  Yani 10. gün anormal birşey oldu. Nasıl oldu derseniz valla bende bir bok anlamadım. Olay şöyle gelişti; Çarşamba akşam saat 18 sularında şirketten çıkmadan bir tane içtim. Neyse bastım geldim evin önüne. İçimdeki o güzel ses ‘’-yak bir tane de öyle gir eve’’ dedi. Kendimi yokladım canım istemiyordu, yemekten sonra yakarım dedim.  Akşam yemeğini yedim. Yak bir tane durumu daha oldu, çay ile yakarım dedim. Sonra çay içerken kendimi yokladım canım istemiyordu. Yani hem isteyip hem istememe durumu gibi ama istememe biraz daha ağır basıyordu. Bunda muhtemelen sigaranın tadının bok gibi olmasının etkisi vardı. Yani kalkıp gidip yakacağım ama tadı bok gibi biliyorum, bu nedenle salla gitsin dedim durdum. Gece yatarken az içesim vardı yine bu bok gibi durumundan yatıyım lan dedim ve zıbardım yattım. Kabus görmedim, yediklerim burnumdan, ağzımdan gelmedi (bakınız birinci bölüme) Belki bunda korkudan yastığı yarım metre kadar yükseltmemin bir etkisi olabilir.  Perşembe sabahı biraz rahat kalktım. En azından ilk günlerdeki gibi kolumu bacağımı kesseler uyanmam modunda değildim.

Kalktım kahvaltı ettim. Şu dünyada en sevdiğim şeylerden biri olan sabah kahvaltısından sonra iki bardak çay ve iki sigara.  Durdum 13-14 saat olmuş sigara içmiyorum. Ofisin önünde içerim dedim. Bastım gittim. Ofisin önüne geldim. Az biraz çalışayım sonra çıkar içerim dedim. Gittim çalıştım.  1-2 saat geçti. Aklıma geldi, ‘’-lan dedim içiceksin ama bok gibi sittir et gitsin.’’ Sonra aklıma çöldeki bahtsız bedevi geldi. Lan dedim şimdi kesin bir yerde bir server, bir firewall patlar ve ben sigara yakarım. Evet o kötü haber gündüz işte değil gece evde eşimden geldi. Birşey yapmam lazımdı ama ne yapmalıydım bilemedim. Cep telefonumu kapattım. Caner Başkan’a dedim ben dünyayla irtibatı koparıyorum. O sıra Erdoğan Abi aradı. Hadi çık gel dedi. Bastım yanına gittim. Bu arada not ilacı Erdoğan Abi ile birlikte aldık. O beni kobay yaptı. Ölmezsem, sigarayı bırakırsam o da başlayacak. Neyse Erdoğan Abi de ‘’-bilmem kaç saat oldu içmedim’’ deyip duruyor ama aklı halen sigarada. İlaçsız bu işin kesinlikle bir eziyet olduğunu biliyorum.  Denediğim ve 2 gün içmediğim günleri bir önceki bölümde yazdım eşşekler kovaladı, o derece yani. Neyse Erdoğan Abi bilmem kaç saatin ardından yaktı bir tane. Bana da ver dedim. Vermek istemedi. Ver abi içmeyeceğim dedim. Verdi bir tane Dovidof. Aldım ağzıma. Yakmadım. Sigara öyle mal mal ağzımda duruyordu. Oynuyordum pezevenkle. Hep o benle oynamıştı. Şimdi sıra bende. Yakmıycam lan seni dedim. İçimden bir ses ‘’-sittir et oğlum bırakma günün pazar, yak bir dene’’ dedi. O sesi çok sevdim. Ama yakmadım. Sigayı kokladım, mis gibi kokuyordu, kokladım kokladım. İçime çektim kokusunu. Tekrar ağzıma aldım. Başladım içer gibi çekmeye. İçime o kadar çok çekmişim ki sigara deforme olmaya başladı. Öyle oynadım durdum. Birinci sınavı geçmiştim. Sonra çay geldi. Beynimden vurulmuşa döndüm. Dedim şimdi hapı yuttum. Çayı içmeye başladım. Sanıyorum bir milyon kere yakmak istedim ancak yakmadım. Bu içme isteği nikotin krizinden değil. Sadece alışkanlıktandı. Yani bu ilacın muhteşem ötesi bir özelliği kesinlikle nikotin krizine girmiyor oluşunuz. Evet sigara içmek istiyorsunuz ancak bu alışkanlıktan. Neyse nerede kalmıştım, haa çayı içtim. Sigarayı yakmadım. Çaydan birşey anlamadım. Bir kahve içelim dedim. Kahve tabii ki Türk Kahvesi.  Kahve geldi. Mis gibi kokuyor. Bir yudum su bir yudum kahve. İçimdeki pezevenk başladı yine ‘’-Yaksana lan. Dangalak daha pazara var. Bugün perşembe. Yak bir tane’’  Allahım. Ya bu nasıl iğrenç bir alışkanlık. Canım istemediği halde yakasım var. Yakmadım. Aklıma hep kızım geldi. Ona söz verdim. Ve ona söz verdiğim herşeyi yapmıştım. Kızımın gözünde yalancı durumuna düşmek istemedim. 5 yaşındaki kızım biliyordu ki babası parka götüreceğine söz verirse götürür. Babası kıyafet alacağına söz verirse alır.  Şuraya götüreceğine söz verirse götürür. Babası ona hiç yalan söylemedi, yalan nedir bilmedi. Eee sigarayı bırakacağım dedi. Şimdi Yağmur için olay bu kadar basit. Ya benim için? İşte aklımda bunlar dolanıp durdu. Yakmak istediğimde aklıma hep ‘’-kızımın yüzüne nasıl bakarım? Benim O’na yalan söylediğimi düşünürse’’ bunlar beni çok korkuttu. Yoksa eşe-dosta veya bu yazıyı okuyacaklara ayıp olmuş umrumda değil. Sadece kızıma söz verdim, tutamazsam kızımın yüzüne nasıl bakarım.

Perşembe akşamı oldu. Sigara içmeyeli 24 saat oldu. İçimdeki sigara içmek isteyen adamın çıkıp gelmesini bekledim, gelmedi.  Olay böyle oldu yani. Hesapsız, kitapsız.  Bu durumda sigaranın tadının iğrenç, naylon gibi olmasının ve Yağmur’a verdiğim bırakma sözünün muhtemelen büyük bir etkisi var.



Yani yanıyorum yanıyorum bileydim Çarşamba günü pofurdata pofurdata içerdim. Lan ben nerden bileyim olayın böyle sinsice ve haince gelişeceğini. Yani planım pazar günü şöyle 3-4 paket farklı farklı marka sigaraları alacaktım. Bahçeye masamı sandalyemi koyacaktım. Getirecektim demliğimi yanıma, sonra masanın üstüne sigara paketlerimi üst üste koyacaktım. Başlayacaktım tüttürmeye.  Bir çaydaaaaannnn, bir sigaradaaannnn… bir çaydaaannnnnn, bir sigaradaaaannnn.  Ankara’nın üstünde benden mütevellit bulutlar oluşuncaya kadar içecektim. Kusuncaya kadar içtikten sonra kalan sigaraları da bahçede bir taşın üstüne koyup başlayacaktım cenaze merasimine;

-Nasıl bilirdiniz?
-Kötü bilirdik ama severdik. (içmeyenler anlamaz böyle salak bir durum işte)
-Hakkınızı helal ediniz.
-Zehir zıkkım olsun, sidikliği dursun.

Üç kulvü bir elham eşliğine gömecektim. Kafamdaki bırakma töreni böyledi. Ama bu ilaç çaktırmadan, sinsinca kanıma girdi bende tören mören yapamadan bıraktım.  Cenaze ortada kaldı.

Birinci gün akşamı evde bahtsız bedevi moduna geçiş yaptım. Eşim benden gizlemiş. Bir ay önce doktorlar kolon kanseri olabileceğinden şüphelenmişler vs. vs. Beynimden vuruldum. Lan dedim ‘’-kanser olmanın sırası mıydı?’’ Bir aydır gizlemiş. Tetkikler vs. Kolonoskopi gününe kadar kafamda bu urla yaşayacağım.  Kesin sonuç kolonoskopiden sonra ortaya çıkacak. O an zannettim deprem oluyor. Dünyalar başıma yıkıldı. Sigara içmek istedim, kızıma baktım, ağlamak istedim.
Durum bu. Moralmen zaten bok gibiydim üstüne bu tuz biber oldu. Şimdi 3. gündür sigarasızım. İlk gün aklıma epey geldi. O zaman sigarayı ağzıma aldım. Yakmadım, içime çektim vs.  İkinci gün fena geçmedi. Bugün üçüncü gün ve Cumartesi. Sabah kızımın jimnastik antremanına gittik. Yangın merdiveninde içtiğim yere baktım. Birileri tünemiş fosur fosur sigara içiyordu. Koşup onları yangın merdiveninden aşağıya yuvarlamak istedim.

Antreman salonunda camekanın arkasından kızımı izliyordum. Aklıma eşimin kolon kanseri şüphesi geldi. Hay böyle şüphenin. Ağlayacaktım. Etrafıma baktım. Bir sürü veli. Utandım. Gözlerim doldu. Kendimi zor tuttum. Kızıma uzaktan baktım. Hiçbirşeyden haberi yoktu. Mutlu mutlu egzersiz yapıyor arada bir dönüp bana doğru bakıyor, el sallıyor ve gülüyordu. Orada ağlamayı çok istedim. Hayatımda hiç bir zaman o kadar sigara içmek istememiştim. İçimdeki bir yanardağ patlamak üzereydi ve ben onu zor tutuyordum. Kafamda kızımı annesiz büyütme ihtimali geldi. Ödüm koptu. Allaha yalvardım. O’na ‘’-beni boşver kızıma acı’’ dedim.  Kendimi yangın merdivenine gidip bir köşede, soğuk bir Ankara sabahında sigara içmemek için zor tuttum. Aklıma hep kızıma verdiğim söz geldi ,durdum. Tekrar tekrar içmek istedim, yine durdum. Antreman boyunca (bir buçuk saat) kendimle içip içmemek için savaştım durdum. Antreman bitsin diye yalvardım durdum, nasıl olsa Yağmur'un yanında içemezdim.

Neyse bugün böyle bok gibi geçti. Sabahtan beri boğazım inanılmaz yanıyor. Herhalde yüz kez sigara içmeye yeltendim. Bu canımın istediğinden değil, kafamın bozukluğundan. Sanki bir nefes çeksem içime... Sonra üflesem bütün bunlar geçecek. Hikaye tabi. Ama durum bu.

 

Gece saat 12’ye geliyor. Eşim ve Yağmur yattı. Sadece saatin tıkırtısını duyuyorum. Boğazım yanıyor. İçimden bir ses ‘’yak bir tane’’ diyor.

Postalanma Zamani Saturday, 15 January 2011 23:41 GTB Standard Time
Comments [1]  |  Permalink

10 küsür senedir sigara içiyorum. İçerken de çoğu zaman zevk alıyorum. Çay-sigara hayatımın en büyük keyiflerinden. Yalnız bir senedir işin bokunu çıkarıp günde iki paket sigara içmeye başladım. Eğer gece saat 01:00-02:00 lere kadar ayakta kalırsam 2. paketin dibine darı ekiyorum. Ehh o zaman da gece ve sabahleyin öksürürken ciğerimi yere düşürdüm mü acaba diye panik oluyorum. Durum buydu. Ta ki 3-4 ay evvel alakasız bir konu yüzünden hastanelere gidip ciğer filmi çektirmek için 60-70 yaşındaki insanlarla sıra bekledim. Orada sigortalar attı. Gaza geldim Champix aldım. Bırakma isteğim %50’ye vurmuştu… Sonra gaz uçtu bende ilaca başlamadım.


Ta ki Yağmur 1 Ocak günü yolda yürürken ‘’-Baba sen bana verdiğin bütün sözleri tutuyorsun’’ dedi. Bende peşinden ne geleceğini bilmeyerek saf saf ''-Evet kızım, tutuyorum'' dedim. Bizim ki tetikte bekliyormuş ''-Ama birşeyi tutmadın, sigarayı bırakmadın’’ dedi. Olay cumartesi günü oldu. Bitti-gitti diye düşünürken 02 Ocak 2011 Pazar günü öğlen evde mal mal otururken yine lafı sigaraya getirdi, bırak şunu dedi vs. vs. Gazı verdide verdi. Artık dayanamadım ‘’Getir şu ilacı da içeyim bari’’ dedim. İlaç dediğim Champix. Yani hiç hesapta kitapta yoktu. Ağzımdan birden, düşünmeden çıktı. Hoplaya zıplaya ilacı ve suyu getirdi. Gafletle ilacı yuttum gitti. Sonra durdum düşündüm, içimden bir ses ‘’-Zaten kafan işlere bozuk, stres hat safhada, ulan dangalak sırası değildi. Biraz beklesen çatlar mıydın? Moralman iyi durumda başlasaydın ya denyo...’’ demeye başladı. Valla hapı yuttum ama içimdeki sesi kesemedim. Yağmurum sevinçten bana resimler yapmaya başladı. Cin Ali serisinden bir baba, Cin Ali serisinden bir Yağmur, bir köşesinde çiçek, ortasında eciş-büçüş harflerle ‘’Baba, Yağmur’’ (Zaten okuma yazma bilmiyor, bildiği 6-7 kelime) yazıp durdu. Bu kompozisyonda ki resimlerden sanıyorum on kadar yaptı. Her seferinde 5-10 tane içiçe beze-örtüye sarıp hediye paketi yaptı ve bana hediye etti. Sonra durdu ‘’Babam sigarayı bırakacak nasıl yazılıyor ‘’ dedi.  Bende tek tek harfleri söyledim b-a-b-a-m s-i-g-a-r-a-y-ı… Yağmur mutluluktan uçuyordu ancak ben… Kızıma baktım, durdum, düşündüm.

Prospektüsünü okumaya başladım. İlacıda için sigarayı da diyordu, çok hoşuma gitti, iyi bari dedim. 8 ila 14.gün bir gün belirleyip sigarayı bırakın diyordu, çok mutlu oldum. Muhtemelen ilaca başla hemen at deseydi ''-bi siktir git'' derdim. Bende pek tabii ki 14.günü seçtim. Seçtim seçmesine ama 14 gün boyunca sigara içebileceğimi Yağmur’a anlatmakta güçlük çektim. O zannetti ki ilacı içince sihirli bir değnek değecek ve ben pat bırakacağım. 

Mal bu(maldan kasıt Champix yanlış anlaşılmasın). Gerizekalılar için nasıl kullanılacağı bile düşünülmüş. Sabah-akşam işaretleri... İlk üç gün 0,5 mg bombadan bir adet sabah, 4.günden sonra haplanmaya akşamda başlıyoruz. Anlaşılıyor ki Pfizer bizi maça hazırlıyor. 8. gün dozaj yükseliyor ve 1 mg'lıkları sabah akşam yuvarlıyoruz.
Şunlarda prospektüsden;

Eğer siz, aileniz ya da bakıcınız, sizin için atipik (alışılmadık) olan ajitasyon, depresif duygu durumu veya davranış, ve düşünce değişikliği farkederse ya da aşağıdaki belirtiler ortaya çıkarsa Champix kullanmayı bırakınız ve derhal doktorunuzu arayınız;
-İntihar veya ölüm düşüncesi, intihar girişimi
-Yeni ya da kötüleşen depresyon, kaygı hali veya panik atak-Ajite veya huzursuz hissetme
-Saldırgan, sinirli ya da öfkeli davranış
-Tehlikeli dürtülere göre hareket etme
-Aktivite ve konuşmada aşırı artış (mania)
-Anormal düşünce ve hisler
-Orada olmayan şeyler görme veya duyma (halüsinasyon)
-İnsanlarda size karşı olduğunu hissetme (paranoya)
-Kafası karışık hissetme
-Davranışlarda ve duygu durumlarında diğer değişiklikler.


Nasıl? Güzel mi? Şaka değil bunların hepsi prospektüsten alıntı. Açıklaması bence kolay. Sigara içmekten zevk alıyorsun, sonra bu bağımlılık yapıyor. Bu arkadaşta beyinde neresi zevk alıyorsa/bağımlılık yapıyorsa oranın içine sıçıyor.

(İlacı kullandığımın 16. günü gelen ekleme; bende sadece biraz iş-güç ile ilgili karamsarlık başladı o kadar. Yoksa intihar etmeyi vs. düşünedim, düşünmüyorum.)




Akşama kadar kafamda sigara konusu döndü durdu, döndü durdu. Ne yapacağım nasıl yapacağım vs. Hayatımda ciddi olarak sigarayı bırakmayı hiç denemedim. İki kez laf olsun diye;

1.) 5-6 sene evvel Zyban denen ilaçla ki halen piyasada ve onunla bırakanlarda mevcuttur. Ben bu ilacı aldım. Zyban'da da gerçekten nikotin krizine girmiyorsunuz.

(16.gün gelen ekleme, aradaki fark ne derseniz, Zyban'da Champix'de de canınız sigara istemiyor ve nikotin krizine girmiyorsunuz. Hatta Zyban'da biraz Polyanna'ya dönüyorsunuz çünkü kendisi bir anti-depresan. Hikayesini başka yerde okursunuz ancak özeti, testler sırasında deneklerden bazılarının sigarayı bıraktığı görülüyor vs. vs. Yani esas amacı anti-depresan.  Karşılaştırmaya devam. Zyban'da benim aklımdan sigara hiç çıkmadı, Champix'de ara da bir geldi. Zyban'da sigaranın tadı değişmedi, Champix'de sigaranın tadı bok gibi oldu vs. vs.)

Neyse ben Zyban aldım canım sigara istemedi. Bekledim bekledim, saatler geçti, bekledim. Akşam oldu bekledim. Gece oldu bekledim. Yatarken bekledim. Sonra dedim lan bu nasıl bir ilaç bir tane içeyim gitsin. Böyle böyle ilaç çerez oldu 6-7 gün sonra babama verdim. O ne yaptı bilmiyorum.

2.) Diğer denemem 2010 yazında, sinirlenip sigara paketini bir müşterinin sistem odasında fırlattım gitti. Evet iki gün içmedim. Benim için büyük başarı, tarihte ilk. Ancak o iki gün boyunca içtiğim suyun, çiğnediğim sakızın ve çitlediğim kabak çekirdeğinin haddi hesabı yoktu. Iki gün cehennem azabı yaşadım. Konsantrasyonum bozuldu, yapmam gereken işleri yapamadım. Sonra önemli bir müşterimizle telefonda kibarca restleşince (ki senelerdir yapmadığım birşey, diplomatik olamadım) yaktım bir tane ve azap sona erdi. Durum buydu yani. Önceden ciddi olarak böyle bir işe yeltenmemiştim. 


Neyse dönelim pazar gününe. Mal mal oturdum, arada 1-2 tane sigara içtim. Akşam oldu Behzat'ı beklemeye başladım. Behzat saati geldi başladı. Birinci reklam arası oldu, kalkıp sigara içmedim. İkinci reklam arası oldu yine aynı. Üçüncü reklam arası, o da öyle. Ama aklıma sigara gelip gidiyor. Lan ne oluyoruz dedim. Normalde ben her reklam arasında mutfakta bir çay sigara yapıp geliyordum. Bir terslik oldu anlamadım valla. Canım da istemedi. Neyse o gün yani ilk gün ilaçtan mı psikolojiden mi 4-5 tane ancak içtim. Normalde bu 15'i bulurdu. Gece Yağmurla birlikte yattık. Öğlen kaç kilo hamsi yedim bilemiyorum gece saat 23'te bile yediklerim içimden geliyordu. Bir o tarafa döndüm bir bu tarafa uyuyamıyorum. Dalmışım, içim geçmiş... Sonra burnumdan kusmuklar gelerek uyandım. Ölüyorum lan dedim kendi kendime! Allah'a yalvardım ''-Ey yüce Tanrım tamam canımı al da böyle burnumdan kusmuklar gelerek alma...'' Allahım o nasıl bir azap. Benim böğürmelerime Yağmurda ayaklandı. Elimle ağzımı burnumu tuta tuta banyoya koştum,  koştum ama burnumdan fışkıran kurmuklar yatağa-yorgana, yerlere döküldü. Peşimden Yağmur koştu. Anlamadı, bana baktı. Midemde fazlalık ne varsa lavaboya çıkarttım.  Sonra içimden Champix'e ana avrat düz gittim. Yani tamam fazla yerim, göbeğim çatlar, ama hayatımda hiç burnumdan yediklerim gelerek uyanmadım. Ekşi’de Champix ile ilgili okuduğum yan etkiler aklıma geldi. Hd kalitesinde kabuslar, mide ağrıları vs. vs. Sonra bunları düşünürken uyuya kalmışım.


İkinci gün Sabah çok zor kalktım. Eşim herhalde elli kere seslenmiştir. Kahvaltımı yalandan edip, mutfakta dolabın içinde duran Champix’in kutusuna yan yan baktım. Yağmur’un çizdiği resimler aklıma geldi. İkinci günün tabletinide çaktım gitti. Boğazımda azıcık ağrı-yanma vardı. Kronik farenjitim nüksetti diye düşündüm.


İşe gittim, kendi kendime ‘’-madem bu boku yedim odamda bari içmeyeyim, ofis dışına çıkayım’’dedim. Girmeden bir tane Kent Grey içtim girdim. Bir saat geçti lan baktım sigara içmiyorum. Aziz Abi salonda tüttürüyordu. Gittim onun yanına bir tane yaktım. ''-Hay anasını bu Kent’in tadı bok gibi olmuş, naylon içiyorum galiba...''  Gittim arabada Marlboro Light vardı onu aldım. Ondan yaktım bir tane, o da ne;  ''-Bu da bok gibi'' La havle daha Champix’le ikinci gün. Ben uyanmadım tabi bu duruma. Boğazımda az-biraz ağrı var ya ben onunla ilgili sanıyorum. Gün boyu ağzım gözüm yandı. Sigaranın tadı iğrenç… Ben halen sigaralar boktan diye düşünüyorum. Champix’den olabileceğine ihtimal vermiyorum. Akşam eve girmeden gittim bir Parliement Aqua Blue aldım. Ondan yaktım. ''-Hasstir bu ne ya, Parliement’te naylon gibi.'' O zaman kafam dank etti. Welcome to the Champix!!!  İkinci gün gece yatana kadar yarım paket sigarayı ancak içebildim. Tadı iğrenç, zaten canım da istemiyor.

Üçüncü gün bu durum azaldı. Ama sigaranın tadı yine boktan, yine canım istemiyor. Bir-iki saat çalışıyorum aklıma geliyor ‘’-aaa sigara içmemişim’’ deyip gidip bir tane yakıyorum. Dördüncü gün, beşinci gün, altı, yedi, sekiz, dokuz. Bugün dokuzuncu gün gecesi. Seyir böyle. Canım sigara istemiyor. Zaten tadı da bok gibi. Ulan diyorum Pfizer sıçtın zevklerimin içine. Hayatta en çok zevk aldığım şeylerden biri çay-sigara,
  Türk kahvesi-sigara… İçine ettiler anlayacağınız.  Gelelim ahval ve şeraite;  İşe başlarken %10-20 bırakma isteğim şu an %50 ye çıktı. Hatta bırakabileceğime inanmaya başladım. Nikotin krizine girmiyorum. İş yaparken dikkatim pek dağılmıyor. Arada sigara içmediğim aklıma geliyor, gidip bir tane yakıyorum o da alışkanlıktan. Yani içmeyim desem sanıyorum şu an şu gece içmeyebilirim atarım bu pisliği hayatımdan. Ama kendimi kasmayayım 14.günü bekleyeyim diyorum. Yan etkilerine gelince, Ekşi’deki milletin yazdığı gibi HD kalitesinde kabuslar görmedim, midem bulanmadı-ağrımadı ancaaakkk hayvan gibi yemek yiyorum bu ilaçtan mı, sigarayı azalttım ondan mı (2. Günden itibaren 1 paket 2 gün gidiyor) doyduğumu biliyorum ama yemeğe devam ediyorum. Göbeğimin çatlayacağını hissediyorum yine yiyorum, böyle bir durum yani. Sanıyorum ilaç insanı balıklaştırıyor. Farkettiğim ve en gıcık kaptığım yan etkisi sabah kalkamıyorum.

(16.gün gelen ekleme, bu uyanamama durumu bir hafta on gün sürdü. Sonra normale dündüm)

Hakikaten benim için bir eziyet oldu. Üçüncü yan etkisi tesbih çekiyorum. Valla seneler evvel aldığım sedef tesbih artık elimden düşmüyor.

FDA'nın (ve sağda solda bok atanların) uyarısı gibi intihar etmeyi vs. düşünmüyorum. Sonuçta üreticiler bir milyon kişi de test yapsa , 999.999 kişiye bir bok olmasa ama bir milyon kişinin içinden bir kişi intihar etse bunu prospektüse yazıyorlar, yazmak zorundalar. Artı sigara sektörü gibi kapitalizmin silahlarından birinde, bir sürü dümenin döndüğü bir konuda bu ilaca bok atılmasını da gayet normal karşılıyorum. Hatta Amerika'da yasaklanırsa şaşırmam.

Durum budur. Bunları yazıyorum ki bu işe bulaşacak arkadaşlara bir fikir versin. Bir de eş dost soruyor 20 dakika telefonda anlatmak zor oluyor. Buradan okurlar.

 

Bırakma gününe 5 gün kaldı. Pazar günü büyük gün. Muhtemelen bırakırım. Muhtemelen diyorum çünkü belli olmaz bir durum olur kafamın tası atar vs. Tek düşündüğüm şu an canım istemese de aklıma geldiğinde gidip bir tane yakabiliyorum ama o zaman ne yapacağım? Kafama takılan tek konu bu...


Postalanma Zamani Monday, 10 January 2011 22:23 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Sayın Badsector,
www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=140139&comments=all internet adresine ilişkin ihbarınızla ilgili olarak, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nca 5651 sayılı "İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun" da yer alan suçlar kapsamında ve 5651 sayılı yasanın uygulama usul ve esaslarını belirleyen yönetmelikler (www.tib.gov.tr/kanun_yonetmelik.html) muvacehesinde gerçekleşen teknik inceleme ve hukuki değerlendirme sonucunda; Başkanlıkça, talebe konu İnternet adresiyle ilgili olarak re'sen erişimin engellenmesi kararı verilmesini veya filtrelemeyi( konusu suç teşkil eden içeriğin/İnternet adresinin, filtre programı aracılığıyla Ticari Amaçla İnternet Toplu Kullanım Sağlayıcılardan ulaşılmasını engellenmesi)gerektirecek yeterli derecede şüphe sebebi içerik tespit edilemediğinden talebinize konu internet adresiyle ilgili herhangi bir işlem tesis edilmemiştir.
Şikayetinizin Adli mercilerce inceleme konusu yapılması takdirinizdedir.
İlginiz ve duyarlılığınız için teşekkür ederiz.
Daha fazla bilgi için www.ihbarweb.org.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı


03 Ocak 2011 tarihinde geldi cevap.  İhbara konu olan durum Haber7'nin bir haberi ve akabinde buna yapılan yorumlarda alenen Atatürk'e küfredilmesiydi. Cümleten geçmiş olsun...

Postalanma Zamani Wednesday, 05 January 2011 21:58 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Cydia'yı yüklediniz, Mobile Terminal'e tıkladınız ve açılmasıyla kapanması bir olup çöküyor. Yapmanız gereken adım adım şu;

1. Adım : Mobile Terminal 4.26 sürümünü indirin.
2. Winscp veya i-FunBox ile Iphone'unuza bağlanın.
3. MobileTerminal-426.deb dosyasını /var/root/Media/Cydia/AutoInstall klasörüne kopyalayın
4. Iphone'unuzu kapatıp açın.

Geçmiş olsun...

Postalanma Zamani Saturday, 20 November 2010 00:30 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Sunucuda birden fazla ip adresi olunca mal IIS alayını dinleme modunda çalışıyor. Grafik arayüzden bunu ellemenin imkanı yok. Hemen komut satırından döşeniyoruz...

IIS'in hangi ip adreslerini dinlediği görmek için;
netsh>http show iplisten

IIS'in bir ip adresini dinlemesini istemiyorsak siliyoruz;
netsh>http delete iplisten xxx.xxx.xxx.xxx

Veya yeni bir ip adresini de dinlemesini istiyorsak;
netsh>http add iplisten ipaddress=xxx.xxx.xxx.xxx

Postalanma Zamani Friday, 20 August 2010 02:43 GTB Daylight Time
Comments [0]  |  Permalink

Etler alındı, güzel güzel kuşbaşı kesildi. Bir kaba konup hakiki zeytinyağı gezdirildi. İşi tamama erdirmek için bol bol sarımsak soyuldu. Güzelce havanda dövüldü. Alayı bir kaba boca edilip, el ile çevrildi, karıldı.

Sarımsakları soyarken dikkatimi çeken biraz iri kıyım, kimisinde bir dişi cevizin yarısı kadar... Yani işkillenmedim değil. Pakete baktım beynimden vuruldum;






Taa taaaaa mal Çin malı çıktı. Arkadaşın şekli-şemali, paketi yukarıda görüldüğü gibi olup marketlerimizde arzı endam etmektedir.

Korkmaz Garlic
0 352 351 18 80
Kayseri
Barkod No : 6935118806685

Buyrun Kastamonu Taşköprülünün cenaze namazına...

Not: 69 ile başlayan barkodlar Çin malı olup, 869 ile başlayanlar Türk malıdır.

Postalanma Zamani Tuesday, 18 May 2010 22:23 GTB Daylight Time
Comments [0]  |  Permalink

Geçenlerde bir  abimiz  “-Ankara’da nerde yenir, az da buraları yaz” dedi. Bende espri olsun diye cevaben “-Ankara’da en iyi yemek evde yenir” demiştim.  Ankara’da yaşayınca bizim şehre dair yazmaya ihtiyaç yok diye düşünüyorum. Ancak bazen istisnai durumları yazmakta fayda var. Neyse efendim geçenlerde Aziz Abi ile bir iki işimiz vardı. Ben deniz sabah kahvaltısı da etmemiş bitap bir halde işi bitirmeye çalışırken Aziz Abi ikide bir de gelip “- hadi bitmedi mi, acıktım” dedikçe iş bitmez oldu.  Gelip gidiyor, “-hadi çabuk ol profesöre gideceğiz, kebap yiyeceğiz” diyordu.  Profesör, kebap???  Velhasıl iş bitti. Bastık gittik Bağlar Caddesine. Sağa döner dönmez ikinci veya üçüncü dükkana kuruluverdik. Efsane,  Prof, Sadık Usta yazıyor. Sloganı ise "Biz Kebap Yapıyoruz..." Küçük salaş bir mekân. Belki önünden binlerce kez geçtim ama burada böyle bir yerin olduğunu fark etmemiştim. Neyse dükkandan içeri girmeyip, girişteki küçük taburelere oturuverdik.  Kebaplar söylendi. Daha birkaç dakika olmadı ayranlarımız arzı endam ediverdi.



Peşinden soğan salatası...



...közde güzelleşmiş , nar ekşisi ile hemhal olmuş soğanlar masaya konuverdi…



Sonra şaka gibi kocaman bir salata, üzerine peynir gezdirilmiş. Desturrrrr,  iki kişiye koca bir tabak;



Esas oğlan en son çıkıverince, gözlerim yuvasından fırlayacak sandım. Senelerdir ekonomik krize uğramış, zayıflamış kebapları görünce bu sanıyorum ağır sıklete namzet. Normal bir kebapçıda yiyeceğiniz kebabın muhtemelen iki katı büyüklüğünde. Gövdesi tabaktan taşmış , miski amber kokusu yayılmaktaydı.Aliyyül ala… Endamından ve tadından kendisinin zırh ile özenle kıyıldığı belliydi. Büyükşehirliler için içindeki kuyruk nedeniyle (muhtemelen %20) fazlaca yağlı gelecek bu cennetten çıkma bendeniz için ise lokum gibiydi. Sanat eserini merak edenler için ise şekli şemalı şöyle bir şeydi ;



Neyse efendim yerken öldüm öldüm dirildim, öldüm öldüm dirildim… Sadık Usta işin sırrına vakıf, sanatı tam Adana usulü idi. Bu cümleyi bilerek yazıyorum, tam Adana usulü. Yani diğer yedikleriniz biliniz ki şişe geçirilmiş köfte olup “Adana” ile bir ilgileri bulunmamaktadır. Ve yine biliniz ki Adana’da bu güzele “Adana Kebap” değil sadece “Kebap” denir.

Kebabı yuvarlayıp, bir de ciğer söyledim.  O esnada Sadık Usta yürüyerek karşı dükkanlardan birine girmişti. Arkam dönük, kimin pişirdiğini göremedim. Gelen ciğer bir porsiyon (beş şiş) olup benden geçer not alamadı. Suyunu çekmiş, birazda yanmıştı diyebilirim.  Bu nedenle size darbımesel olsun, Sadık Usta lakabını hak etmiş ben denizin takdirini kazanmıştır.  Prof’luğu tescilli olup, hazretin olmadığı gün dükkana girip sipariş vermeyiniz.

İki kebap, bir ciğere toplamda 60 kayme sayılmış olup, an itibariyle kebap 20 kaymeye gelmektedir. Burada Aziz Abi’nin benim hesabı görünce çıkardığım sesler üzerine söylediği “Gerçek kebap yedik, normal bir fiyat” cümlesine katılsam da Sadık Usta’dan bu güzelliğin herkes tarafından yenilebilmesi için tenzilat beklemekteyim.

Efendim, kebaplar, soğanlar, ciğerler yendikten sonra bendeniz davul gibi oluverdim. Üzerime bir ağırlık bir ağırlık çöktü ki sormayın gitsin. Aziz Abi’ye dedim “-Abi sen beni şirkete paket yapar mısın?” sağ olsun bıraktı. Odama girdim, önce kapıyı sonra cep telefonumu kapattım. İkili koltuğa serildim. Sonra ne kadar geçti bilemiyorum gözümü açtım. Halen yüzümde bir tebessüm mevcut idi. Gözümü saate diktim, irkildim, iki saat uyumuşum vesselam…

Notlar:
* Olaya hazırlıksız yakalanıp fotoğraf çekemedim. Fotoğraflarını kullanmam için bana destur veren Oburcan'a teşekkürler.
** Kebabın bir talimatnamesi ve yönergesi için buyurun buradan.

Efsane Prof Sadık Usta
Bağlar Caddesi No: 176/E Büyükesat / Ankara
Tel : (312) 436 50 52
Cep : (532) 223 53 22
Kalite-Lezzet : *****
Fiyat-Ekonomi : ***
Servis: ****

Postalanma Zamani Wednesday, 14 April 2010 00:50 GTB Daylight Time
Comments [1]  |  Permalink

Şimdi bu yazı Nerde Yenir’den ziyade, çiğ börek nerde yenir yazısıdır. Bilenler bilir. Çiğ börek hem Eskişehir’in hem Bursa’nın malı gibidir. Bu yüzden aralarında bir rekabet var. Birisi diyor bu bizim, öbürü diyor bu bizim. Her neyse bugün Eskişehir’de çarşıda dolanırken sordum-soruşturdum çiğ börek nerde yenir. Herkes ağız birliği etmişçesine çarşıda, Papağan Çiğ Börek Salonunda dedi. Eee madem öyle bende “-yiyeyim ve kıyaslayayım, bakalım Bursa’nın mı çiğ böreği güzel yoksa Eskişehir’in mi?” dedim. Daha önce yazdığım Nerde Yenir Bursa Kapalı Çarşı-Çiğ Börek yazımı buradan okuyabilirsiniz.

Gelelim gerçekleri söylemeye. Ne Eskişehirliyim , ne Bursalı... Ne Eskişehir ile bir alakam, ne de Bursa ile bir alakam var. Bunu önceden yazayım ki kimse gücenmesin. Eskişehir’i de Bursa’yı da çok seviyorum. Eskişehir’in Odun Pazarı’nda, Bursa’nın Kapalı Çarşısı’nda saatlerce dolaşabilirim. Yani bu kadar girizgahtan sonra gelelim saadete ;

Öğlen çarşıda dolanıyorum, Odun Pazarına doğru yürürken  sorduğum herkesin söylediği Papağan Çiğ Börek Salonu’nun önüne geldim. Artık öğle saati ondan mı, cumartesi ondan bilemiyorum ama sıra inanılmaz, sokağa taşmış. Bende vazgeçip, Odun Pazarından dönüşte yerim dedim. Yani bu kalabalığı görünce dedim tamam bunlar kesin harika yapıyor.

Neyse Odun Pazarı harika,  Eskişehir’e giderseniz mutlaka ama mutlaka uğrayın. Bir köşede mutlaka Türk Kahvenizi için. Yürüye yürüye gerisin geri çarşıya geldim. Akşam üstü bu sefer sıra yok. Dükkana oturduk. Çiğ börekler söylendi, geldi sıcak sıcak. Bir ısırık almam ile gerçekle yüzleştim. Eskişehirli dostlar kırılmasın ama Bursa varken Eskişehir'de çiğ börek yenmez. Eğer bu yaptıkları Çiğ Börek ise ben Bursa’da başka bir şey yedim. Hamuru sanki biraz daha kalın, içi sanki biraz daha az idi. Ve içinin harcı yani böreğe tadını veren kıyma, soğan, baharatlar vs. Tadı ise kesinlikle Bursa ile alakası yok. Bursa işi ile kesinlikle kıyaslanamaz.  Yani kullanılan, kıyma, yağ, soğan, un vs. bunlardan mı artık bilemiyorum. Ben Bursa’da midemi tıka basa doyurduğum halde 5 tane çiğ börek yedim. Bugün de aynı şekilde Odun Pazarında yemeği yiyip, çarşıya yürüdüm ve 1 tane çiğ börek zor yiyebildim. Tamam Yağmur bayılarak yedi ama ben şerhimi düştüm, “-kızım sana bir de Bursa Kapalı Çarşıda yedireceğim, Bursalıların çiğ böreği bundan çok daha güzel” dedim.



Durum budur. Yani Bursa’da Kapalı Çarşı’da, Akay Çiğ Börekçisinde yememişseniz, Eskişehir’in ki size güzel gelebilir. Kötü mü hayır, yenilebilir ama durum bu. Zaten artık kaçıncı yazı oldu bütün 5 yıldızları toplayan o Bursa’daki mütevazi küçük, salaş Akay Çiğ Börekçisi oldu.



Eğer yolunuz Eskişehir’e düşerse ve çarşıda dolaşıyorsanız girip Papağan Çiğ Börek Salonu’na yiyebilirsiniz. Ama bilin ki bundan çok ama çok daha güzel yapan bir yer var.

Papağan Çiğ Börek Salonu
Köprübaşı Caddesi Yalbı Sokak No:5 Eskişehir
Tel : (222) 231 43 62 – 234 60 61
Kalite-Lezzet : **
Fiyat-Ekonomi : **
Servis: **
Postalanma Zamani Saturday, 10 April 2010 22:56 GTB Daylight Time
Comments [1]  |  Permalink

Ziplemek için sistemde 7-Zip kurulu olması gerekir.

%windir%\system32\inetsrv\appcmd.exe add backup %date%
7z a -tzip "D:\yedek\%date%".zip "C:\Windows\System32\inetsrv\backup\%date%"

Sonuç=17.03.2010.zip

Postalanma Zamani Wednesday, 17 March 2010 22:50 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink