Şimdi televizyonlarda salak-salak yemek programları var. Bazen denk
gelirsem izliyorum. İzliyorum dediğim yani 10 dakika ancak
dayanabiliyorum. Kardeşim bu adamlar-kadınlar nerden gelmiş? Hiç mi aç
kalmamışlar? Ay bir tripler, bir havalar. Ağzım bozuluyor. Allah
alayını davul etsin. Hiç aç kalmamışlar ki! Birader bu memlekette
insanlar çöpten yiyecek topluyor. Pazarlarda fakir-fukara pazarcı
artıklarını toplayıp çoluğuna-çoçuğuna yediriyor. Tamam yemek programı
anlıyorumda, mis gibi yapılmış bir yemeğe .ok atınca da olmuyor yani.
Nerden
geldim buraya derseniz, az önce Ntv'de adı lazım değil bir amcam yemek
programı yapmış. Geziyor, tozuyor, kendince değerlendiriyor. Yolu
Karaköy'de bir esnaf balıkçı lokantasına düştü. Lokantayı
gösteriyorlar, yorumlar başladı. Daha ilk yorumlarda "-Paris'teki
ebemin-bilmemnesine benziyor" dedi (vallahi burasını anlamadım,
ailelerin işlettiği loktanta diyecekti de böyle dememek için başka
birşey dedi.) Yağlı kağıtta levrek geldi, lokum gibi. Adam daha ilk
lokmada "-bunun biraz tuzu eksik, buna biraz okyanus tuzu koysaydınız
güzel olurdu" deyiverdi. Vallahi tam o sırada içimden... Karşısında
oturan lokanta sahibinin oğlu genç işletmeci lafı eveledi geveledi.
Söylesene kardeşim burası esnaf lokantası ne gezer okyanus tuzu.
Vallahi yedi içti, ağzını gözünü ekşitti "-bu çiftlik balığı deniz
levreği değil" dedi, zıkkımın pekini...
Bunları görünce
Mehmet Yaşin
ustaya saygılarımızı iletmek lazım. Senelerce Hürriyet'teki köşesinde,
daha sonraları CNNTürk'teki "Yol Üstü Lezzet Duraklarında" bu iş nasıl
yapılır, nasıl tanıtılır bizlere gösterdi. (Mehmet Abi yardımcı lazım
mı?)
Neyse bu ara iş nedeniyle Evliya-Çelebi modundayım ve
yukarıdakilere kızmış durumdayım. Şehir şehir dolaşırken ne yazık ki
Ankara-Kızılay'da doğup büyümenin getirdiği alışkanlıkla her yerde, her
bir şeyi yiyip içemiyorum. Allah'a çok şükür yemekten-içmekten anlarım,
işime gelirse de yaparım (eşime selam;) Yani zannetmesin ki ufak
yerlerde lüks restorant arıyorum. Tövbe haşa Allah çarpar. Zaten
bulmamın imkanı yok. Ufak, samimi, salaş, esnaf lokantası olmalı.
Yediğinden içtiğinden birşey anlamalı, o güzel tatlardan sonra
"-Allah'ım kimseyi aç bırakma" diyebilmelisin. Bu bir mercimek çorbası
bile olsa... Niye mercimek çorbası bile olsa yazdın diyenlere bunu da
yapamayan, beceremeyen yerler gördüm.
Velhasılı kelam; kendi
kendime gidip gelirken yediğim içtiğim düzgün yerleri (düzgün
olmayanları sormayın gitsin) buraya kendi üslubumla yazayım ki biraz
gülelim, yolu oralardan geçen eşe-dosta da iyilik olsun, kumar
oynamasınlar. Bu kadar girizgah yeter.
Serimiz Bursa-İnegöl ile başlıyor.
Eğer
yolunuz Bursa İnegöl Mezitler’den geçiyorsa, kesinlikle durmanız
gereken bir yer var. Şato-79 Et-Mangal. Adet üzere her seferinde
İnegöl ‘de yol üstünde durup İnegöl köftesi yiyorduk. Valla isimleri
tek tek yazmayayım ayıp olmasın. Bu sefer Şato’da yiyelim dendi,
Mezitler boğazında, dağın, ormanın içinde bir yer. Şato dediysek
bildiğiniz şato değil, adı şato. 79’u da 1979’a kurulmasından geliyor.
Kapıda bizi doldurulmuş ayı, tilki vb. hayvanlar karşıladı. Girişte
tezgahtan kilo hesabı, köfte, ciğer, et vb. tarttırıp içeri masamıza
geçtik. Etleri yine kendilerine ait kasaplarından. Hava karlı ve
soğuktu. Yaz olsa, arka bahçede, dere kenarında, hayvanlarla iç içe
olacaktı amma… İçeride gürül-gürül yanan bir soba. Tahta masalar, tahta
sandalyeler, duvarlarda doldurulmuş bilumum hayvan, postlar, ortalıkta
iki küçük köpek. Şirin, sıcak bir yer. Köfteler, etler, ciğerler
yanına şalgam suları geldi… Buraya kocaman bir üç nokta koyuyorum.
İtiraf edeyim ki şimdiye kadar köfte diye yediklerim köfteyse bu köfte
değil. Bu köfteyse onlar köfte değil. Etler, ciğerler de ha keza öyle.
Ne yedin deseniz , cennetten çıkma yok böyle bir şey derim. Birader
Mezitler Ankara’ya yakın bir yer değil ki gidip, zırt-pırt yiyelim.
Yani kusura bakmasınlar da Ankara’lı köfteciler kandırmışlar bizi…
Ölmeden
önce gidilip, yenilecekler listeniz varsa mutlaka ama mutla ekleyin.
Yoksa yapın bu listeyi ve en tepesinde bir yerlere Şato-79’u ekleyin.
Köfte yiyin, et yiyin, ciğer yiyin… Fark etmez ne yerseniz yiyin ama
mutlaka gidin ve yiyin. İçki içecekler içkisini içsin... Beni
tanıyanlar yemek konusundaki titizliğimi bilirler. Şimdi ben böyle
yazdım ya şaşırmasınlar, abartma, reklam yok, aynen böyle.
Kısmetse Nisan’da Bursa’ya gideceğim. Giderken ve tabii ki dönerken Şato-79 uğrar sizin için fotoğraflarını çekerim.
Hadi notlara geçelim;
Notlar 5 yıldız üzerinden.
Şato-79 Et Mangal
Mezitler Boğazı, İnegöl Ankara Yolu, 20 Km. Bursa
Kalite-Lezzet :
*****Fiyat-Ekonomi :
*****Servis:
****