Hurray spam:)

SPF lookup of sender [email protected] from IP 195.175.39.39:

SPF string used: v=spf1 a mx mx:exchange.microsoft.com.tr +all.

Processing SPF string: v=spf1 a mx mx:exchange.microsoft.com.tr +all.
Testing 'a' on IP=195.175.39.39, target domain microsoft.com.tr, CIDR 32, default=PASS.  No match.
Testing 'mx' on IP=195.175.39.39, target domain microsoft.com.tr, CIDR 32, default=PASS.  No match.
Testing 'mx:exchange.microsoft.com.tr' on IP=195.175.39.39, target domain exchange.microsoft.com.tr, CIDR 32, default=PASS.  No match.
Testing 'all' on IP=195.175.39.39, target domain microsoft.com.tr, CIDR 32, default=PASS.  MATCH!

Result: PASS

Postalanma Zamani Wednesday, 16 September 2009 01:02 GTB Daylight Time
Comments [0]  |  Permalink

En iyi 3 Rbl yılların tecrübesiyle sabittir, şöyle

1. sırada Spamhaus: Liste düzgün çalışır, gereksiz kayıtlar, canınızı sıkacak domainler vs. kesinlikle ekli değildir. Yani Spamhaus bir iletiye spam diyorsa düşünmenize, bakmanıza gerek yok, kesinlikle spamdır. Hiç şaştığına denk gelmedim. Tek geçerim. Zen'in gücü...

2. sırada Spamcop: Bu da aynı şekildedir. Düzgün çalışır. Korkmadan kullanabilirsiniz.

3. sırada Barracudacentral: Bunu 3-4 aydır kullanıyorum. Yukarıdakilerden kaçanların %30-40'ını temizliyor. Şimdiye kadar bir cinsliğini görmedim, bir şikayet gelmedi.

En rezil 3'e gelirsek üçü de aynı zırtapozların:

1. sırada UCEPROTECTL2: Bunlar çakal, haraç ister. Liste yapmışlar TTNET'in ip bloğunun %90'ını bloklamışlar. Adamların haklılık payı olsa da sorun şurada, arada sizde varsınızdır, listesinden çıkarmak için para isterler. Ben yaptım oldu... Ip adresiniz listelerinde ise ciddiye almayın, yazışmayın, paniklemeyin. Nasıl olsa bu herifleri kullanan aklı başında kimse yok.

2. sırada tabii ki UCEPROTECTL3: Yukarıdakinin 3. levelı... Aynı durum geçerli.

3. sırada yine bu dangozların Backscatter: Kabusun kabusu, liste yapmada üstlerine yok.

Yok artık Ali Sami...

Postalanma Zamani Thursday, 06 August 2009 23:57 GTB Daylight Time
Comments [0]  |  Permalink

Registry açılır.
HKEY_LOCAL_MACHINE\SYSTEM\CurrentControlSet\Services\SMTPD32\Parameters bulunur.
EnableExtraPort'un varsayılan değeri 0 (sıfır) iken 1 (bir) ile değiştirilir.
Varsayılan port RFC 2476'ya göre 587'dir.
Servislerden keyifle Smtp stop/start yapılır.

Not: Imail 8.20 ve üstü sürümlerde geçerli. Alt sürümlerde bu özellik mevcut değil.

Postalanma Zamani Friday, 24 April 2009 17:53 GTB Daylight Time
Comments [0]  |  Permalink

Bazı anti virüs programları bu Auto Run virüslerini kaçırıyor, sisteminize, usb taşınabilir hafızalarınıza bulaşıyor. Tıklıyorsunuz içine giremiyorsunuz vs. vs. Yapmanız gereken bir batch dosyası oluşturup içine;

@echo on
taskkill /im explorer.exe /f
taskkill /im wscript.exe
start reg add HKCU\SOFTWARE\Microsoft\Windows\CurrentVersion\EXplorer\Advanced /v ShowSuperHidden /t REG_DWORD /d 1 /f
start reg import kill.reg
del c:\autorun.* /f /q /as
del %SYSTEMROOT%\system32\autorun.* /f /q /as
del d:\autorun.* /f /q /as
del e:\autorun.* /f /q /as
del f:\autorun.* /f /q /as
del g:\autorun.* /f /q /as
del h:\autorun.* /f /q /as
del i:\autorun.* /f /q /as
del j:\autorun.* /f /q /as
del k:\autorun.* /f /q /as
del l:\autorun.* /f /q /as
start explorer.exe


yazıp çalıştırınız.

Kill_Auto_Run_Virus.zip (,38 KB)
Postalanma Zamani Thursday, 12 March 2009 17:58 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Daha önce keyifle yazdığım bu konuya bir düzeltme yapmam lazım.

Tavsiye etmiştim ya, özür dileyerek geri alıyorum. Demek ki ve ne yazık ki Kamil Koç’ta bir standart yok. Bir seferdeki kalite diğer seferdekiyle bir değil, farklı.

Giderken nasıl keyifli gitmişsem dönerken tam tersi oldu. Bandırma’dan Rahat seferini denk getiremediğim için Ankara'ya giden normal bir Kamil Koç ile Bursa’ya kadar gittim. Yani cebimden fazla para vererek önce Bursa'ya oradan da Rahat seferi ile Ankara'ya gitmek istedim. Bursa’dan gece 23'de Rahat ile Ankara’ya döneceğim. Bandırma’dan Bursa’ya giderken muavinle konuşuyoruz, Rahat konusu açıldı. Çocuk dedi ki “-abi gel bizimle, bak biz Ankara'ya gidiyoruz zaten, rahat edersin” Bende bacaklarım uyuşur, uyuyamam Rahat’ta internette dolanırım, müzik dinlerim vs. dedim. Sanki muavinin içine doğmuş gibi ısrar etti, “-abi bizimle gel, ben biletini iptal ettireyim” Neyse Bursa’ya vardım. Daha otobüsün saati var. Terminalinde dolandım, yemek yedim. Saat geldi, gittim perona… Muavine (nam-ı diğer host mu oluyor?) valizimi verdim, geçtim koltuğuma oturdum. Otobüsün çalışmasıyla  Bursa’nın içinde Formula 1’e katıldık sandım. Gazlamalar, makaslar hırla. La havle… Muavine sordum şoför genç mi? 30 yaşlarında dedi ve hayırdırı da ekledi. “-birader aklı başında biri böyle mi sürer” dedim. Muavin pişkin pişkin “-abi araba bizim, öyle kiralık değil ki yaktığı mazotu hesaplayalım” deyiverdi. Demek ki otobüs ve şoförü kiralık olunca veya gündüz olunca daha bir değişik oluyor.
Neyse, ne bilgisayarı açtım, ne radyo dinleyebildim. Allah’a dua ediyorum ki şu şoför değişsin diye. Bozhöyük’e geldik ama nasıl geldik sormayın gitsin. Mola verildi. Mola bitti. Baktım şoför değişiyor genç şoför gitti en arkaya ayakkabılarını çıkardı, gömleğinin düğmelerini açtı yattı. Yeni şoförümüz 40 küsür yaşlarında “-hahh tamam bu orta yaşı geçmiş, işte tecrübe geliyor” dedim. Dedim de gelen gideni aratır derler yaa bu da öyle oldu. Hayatımda bırakın (hadi otobüse binmiyorum da) bir arabanın bile bu kadar devirsiz kullanıldığına denk gelmedim. Düm düz yolda gidiyoruz birader bir gaz veriyor kesiyor, gaz veriyor, kesiyor. Devir saati muhtemelen mevcut değildi. Tam bu olaya alışmaya başladım kardeşim bu sefer otobüs düm düz yolda gezinmeye başladı. 3 şeritli yolda bir en sağa gidiyoruz, sonra tekrar ortaya geliyoruz. Bu bir kere falan değil, hani olur çukur vb. bir şey anlayacağım, kaymak gibi yol, uçak indiririm. Bilenler bilir, Sivrihisar’a yaklaşıyoruz. Artık kendi kendime dedim herhalde şoför’ün kafa güzel. Otobüse baktım bir-iki kişi hariç herkes horul horul uyuyor. O bir-iki kişi de pür dikkat kesilmiş yola bakınıyor. Dayanamadım kalktım gittim şoföre “-Kaptan, iyi geceler, acelemiz var herhalde” dedim. Kaptan şaşırdı, şöyle bir döndü bana baktı “ yooo acelemiz yok” dedi.  Artık patladım, yanardağ gibiyim. “-bu ne kardeşim, bir gaz vermeler, bir kesmeler, koskoca yolda bir sağa-bir sola gezinmeler” Kaptan attan düştü, “-beyefendi yolda çukurlar vardı”. “-kardeşim çukur dediğin senin Bozhöyük’ten beri mi var? Otobüse bindin Bozhöyük’te nerdeyse geldik Sivrihisar’a çukurlar bitmedi mi? Kafan mı güzel, uyuyor musun anlamadım” deyiverdim. Ben öyle deyince şoför patladı, “-yok ben şu kadar senelik şoförümde yok ben içki içmem de” vs. vs.  İyi dedim tamam polisi arıyorum. Tabi bu konuşmalar olunca (yada bağrışmalar) kimileri uyandı, ne oldu ne oldu diyor. Eben geberip gidecez haberin yok be birader.

Oturdum yerime artık tabelalarda Polatlı yazmaya başladı. Anlayacağınız Sivrihisar kavşağını geçtik. Aradım 155’i bayanın biri çıktı, durumu anlattım. Dinledi, dinledi, dinledi ve dedi ki “-beyefendi burası Sivrihisar, siz 5-10 km sonra tekrar arayın Polatlı Trafik çıkar.” İyi dedim. Bu arada şoförümüzün içindeki cin çıktı yerine melek geldi. Aman Allah’ım o ne güzel sürüş, o ne keyifli sürüş. 5-10 dakika sonra tekrar aradım 155’i yine aynı bayan. Yine mi Sivrihisar? “-evet Sivrihisar, bir 2-3 km sonra tekrar arayın” Hay Allah’ım. Aradım az sonra 155’i yine bayan, artık dayanamadım “-hanımefendi sizin yok mu telsiz irtibatınız vs. anons edin durumu”.  “-beyefendi Polatlı Trafik ile aramızda telsiz irtibatı yok”. “-madem öyle lütfen bana Polatlı Trafiğin telefonu verir misini?” Verdi bir numara aradım bir bey çıktı “-Polatlı mı?” “-evet Polatlı Trafik” , “-hahhh bende sizin aradım…” Adamcağız şaşırdı. Anlattım durumu. “-tamam beyefendi ben telsizle anons geçiyorum, Polatlı içerisinde otobüsü ekiplerimiz durduracak” 3-5 km vardı bu lafı duyduğumda.

 Polatlı yazdı, Topçular Diyarına Hoşgeldiniz yazdı. Paranoyam tuttu. Bu sefer 155’i aradım. İlk aradığım Polatlı Trafiğin direk telefonu idi. İstedim ki ofsaytta düşmeyelim, biliyorum ki 155’e yapılan ihbarlar kayıt ediliyor. Çıktı bir bey anlattım durumu. “-beyefendi az önce ekiplere anons geçildi, ekiplerimiz Polatlı’da otobüsü bekliyor.” Bu arada ilk kavşağa geldik, baktım kimse yok. Haydaaaa… Az daha gittik ikinci kavşağa geliyoruz Polatlı içinde. Heyttt be ekipler durmuşlar ışıklarda bekliyor. Polis amcam yolun ortasında durmuş, elinde fener, işaret ediyor sağa çek diye. Sağa çekti bizimki. Kapılar kitli. Seslendim açar mısın diye açıverdi. Bende indim. Bu arada önümdeki amcam bu olaylar olurken diyordu ki bana “-yeğenim bu içmiş herhalde, baksana otobüsü nasıl sürüyor, kafası güzel vs. vs.” Yani ben bir dediysem önümdeki koltukta oturan amcam 10 dedi. Dedi de polislerin yanına geldim, durumu anlatacağım. Herhalde oda gelir gördüklerini anlatır, o da ne , baktım otobüsün dibinde sigara yakmış tüttürüyor. Neyse daha ben polis ekibinin yanına yanaşır yanaşmaz, kaptan efendi dedi ki “-ben bu beyefendinin de alkol muayenesinin yapılmasını istiyorum, o da üflesin”. Zuahaha yaa valla gülmeye başladım, dedim polislere “-ben yedek şoförüm, arada otobüsü ben sürüyorum , bu nedenle bende üfleyeyim”  Polisin biri dedi ki gerek yok siz yolcusunuz, alkol alsanız ne olur. Dedim “-olmaz lütfen bende üfleyeyim” Zorla üfledim. Alkol-malkol yok tabi sıfır. Bu arada yedek şoförü de uyandırdılar oda üfledi, bağırıyor, çağırıyor, bir ara benim üstüme yürümeye kalktı muavin tuttu, polisler araya girdi. Üflediler ya aletlere sıfır çıktı, polisler bana ikna olmam için gösteriyor, “-beyefendi alkolleri yok” Tamam yok olabilir de bir insan nasıl böyle otobüs sürer anlamadım. Takoğraf geldi. Polis amcam eviriyor çeviriyor, bana gösteriyor . Dayanamadım “-abi bana gösteriyorsun da ben ne anlarım bundan bir sürü çizgi bir sürü bilmem ne” O da temiz çıktı. Ya birader nasıl olur, eğer o otobüs 90’ı aşmadıysa bende tekerlek olayım. Yalan- dolan. Kalıbımı basarım aştık. Polise ısrar ettim, içeriye bakın numara var, alet var takoğrafı yakışıklı yapan ama dinletemedim. Bu arada valla otobüste o kadar erkek var ya hiç biri gelmedi benim/ekibin yanına. Gele gele bir bayan geldi ve dedi ki “- memur bey ben İnegöl’den bindim valla buraya kadar hep tedirgin geldim, şoförler çok kötü sürüyor otobüsü, ben de rahatsız oldum” Valla ablam otobüsteki saplardan daha erkek çıktı, takdirimi kazandı. Neyse polis amcam harika bir tirat okudu “-beyefendi duyarlı bir vatandaş olarak bizi aradı, bizde görevimizi yaptık herhangi bir sorun görünmüyor, yolunuza devam edebilirsiniz” Kaptan bana baktı, pis pis gülüyordu. Tam ekiplere teşekkür ettim dönüyordum ki polislerin biri durdu “kardeş sen bu otobüsle gitme istersen, seni başka otobüse bindirelim” dedi.  Kendisine ve diğer polislere teşekkür ettim, otobüse bindim. Gün doğmak üzereydi. Kaptanımız Sivrihisar’da sonra içindeki trafik canavarı yok oldu ve Ankara’ya gelebildik.

Neyse bunu üzülerek yazıyorum. Kamil Koç ile Bursa’ya giderken nasıl rahat ettim ve takdir ettim ise dönüşteki bu kabusu da ne yazık ki üzülerek yazıyorum. Zaten otobüse binen/binebilen bir insan değildim ve kendi kendime dedim ki tamam binersem Kamil Koç Rahat ile… Ama tövbe, binlerce kez tövbe... Bandırma Bursa arasında bindiğim o Ankara otobüsünde ki muavinin dediklerini hatırladım, "-abi gel bizimle rahat edersin..."

Eve geldim, kızım uyandı, sarıldım, öptüm, öptüm...
"-ne yaptın babaaaaaaaaa?"
"-ne yapacağım kızım, sabaha kadar otobüs sürdüm..."
"-kimin otobüsü babaaaaaaaa?"
"-Kamil'in otobüsünü kızım, Kamil'in otobüsünü..."

Bu yazının ilkine buradan ulaşabilirsiniz

Postalanma Zamani Wednesday, 11 March 2009 23:25 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Gece gece kuruşu kuruşuna kadar benim helalim olan mp3’leri DRM saçmalığı yüzünden Linux yüklü sistemimde dinleyemeyince iş başa düştü. Bunun için malzemeler;

Bir adet SoundTaxi alınır,
Settings’den Compression Quality keyfimize göre ayarlanır,
Encoder for video file’dan evrimi gerçekleştireceğimiz tür seçilir,
Ve taaa taaa…

Postalanma Zamani Wednesday, 11 March 2009 22:53 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Bir yerde masaüstünde boş bir yere sağ tıkladığınızda gelen Yeni menüsü kapamak (güvenlik ihlali olmaması) için group policy’e bakındım, bulamadım. Aklıma registry’den kapamak geldi. İki dosya oluşturdum. Bunlardan biri kapıyor ve daha sonra belki tekrar açmak gerekir diye diğeri açıyor.

Yeni menüsünü kapayan şöyle,

Windows Registry Editor Version 5.00

[HKEY_CLASSES_ROOT\Directory\Background\shellex\ContextMenuHandlers\New]
@=""


Yeni menüsünü açan ise şöyle,

Windows Registry Editor Version 5.00

[HKEY_CLASSES_ROOT\Directory\Background\shellex\ContextMenuHandlers\New]
@="{D969A300-E7FF-11d0-A93B-00A0C90F2719}"

Postalanma Zamani Wednesday, 11 March 2009 17:57 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

FortiGuard Web Filtreleme servisini açtığınız halde, bazı web sitelerinin port 80'den yaptığı windows streaminglerinin bundan kaçtığını görürseniz (örneğin bu yazıyı yazdığım tarihte TRT'nin canlı yayınları) yapmanız gereken custom bir IPS imzası eklemek. Eklemek için ; Intrusion Protection, Signature, Custom, Create New demeniz. Gelen sayfada Name kısmına istediğiniz gibi bir şey yazdıktan sonra Signature’a ;

F-SBID( --attack_id 8640;  --name "Block.WMP.Get"; --default_action drop_session; --protocol tcp; --service HTTP; --flow from_client; --pattern "Pragma: xPlayStrm=1"; )
yazıp OK’e tıklamalısınız.

Daha sonra eklediğiniz bu IPS imzasını kullandığınız IPS profiline eklemelisiniz. Örneğin protect_client profilini kullanıyorsanız bunu editleyerek Add Custom Override’a tıklayarak, Signature kısmından göz atarak oluşturmuş olduğunuz bu yeni imzayı seçin. Daha sonra imzayı Enable edip Action’nını Block seçmelisiniz. Eğer kayıtlarınızda bu imzaya dair yapılan bloklamaları görmek isterseniz Logging kısmını da seçmelisiniz.

Postalanma Zamani Saturday, 28 February 2009 23:16 GTB Standard Time
Comments [0]  |  Permalink

Afyon Bolvadin'de 1 hafta kadar kalınca yemek nerde yenir yazmak farz oldu. İlk denememiz Bülent Abi, Dinçay (aka=Baba) ile Konyalı, tandırlı-mandırlı bir yere girdik. Önden ben mercimek, onlar işkembe çorbası söyledi. Mercimek'in gelişinde zaten bir ofsayt durum vardı. Daha ilk kaşığı salladığımda burnuma çiğ un kokusu geldi. Yanılıyor muyum dedim, ağzıma götürdüm, yuttum. Hayır, doğru, bildiğiniz çiğ un kokuyordu. Anlamadım biz mercimek çorbasına un koysak da kavurup koyarız. İçemedim. Baba’ya dedim bakayım şu işkembenin tadına, o da ofsayt. Ekmek yemeye başladım, kafamı sağa çevirdim. Semirmiş bir hamam böceği seyir halinde duvarda deziniyordu. Sigortalarım iyice attı. Saat zaten gece yarısına yaklaşıyor, açık yer bulmak çok zor. Bir de anlamadığım bu Afyon Şuhut, Çay, Bolvadin’de esnaf saat 5’ten sonra dükkanları kapıyor. Yani yediniz, yediniz, yemediniz aç kaldınız. Bu kış diye mi böyle yoksa her mevsim mi, ya da küçük yerler olduğundan mı bilemiyorum.  Neyse Baba'ya dedim ben bunları yiyemem, gidelim başka yere. Bülent Abi ve Baba aç kalmamak uğruna çorbalarını zar-zor yediler.  Bu arada garson bana bakıyordu seslendim; “- birader bir şey söyleyeyim mi, bu hayatımda gördüğüm en kötü mercimek çorbası.” Bozuldu, tabağı aldı bir de duvarda gezen kara fatmayı... Başka bir şey isteyip istemediğimi sordu, istemedim. Çarşıda dolandık, nerde yesek, şura iyiye benziyor, yok ora iyi değil. Resmen kumar oynuyoruz. Sonra Ziraat Bankası yanında Doyum Sofrası’na geldik. Nam-ı diğer Çeto’nun yeri. Bizi genç bir arkadaş güleryüzle karşıladı. Selam verdim, girer girmez dediğim ilk şey “-kardeşim burada mercimek’e çiğ unu niye katarlar?” oldu. Genç arkadaş “-abi biz kavurup katıyoruz” deyince elektriği aldım ;) Az biraz mercimek, tavuk sote istedim. Masaya geçtim. Baba ve Bülent Abi’de söylediler bir şeyler. Siparişler geldi. O da ne? Az dediğim halde tabak resmen çift kişilik koltuk, yetim doyuran. Kardeşim bir içmişim çorbayı, yemişim tavuk soteyi. Ohhh beee, hani diyor ya reklamda “-annenizin lezzeti” valla aynen öyle. Bu arada keyfim yerine geldi, yüzüm güldü. İnsan evinden uzakta çalışırken, bin bir türlü sorunla uğraşırken güzel bir yemek inanın çölde su gibi oluyor, mutlu oluyorsunuz, kendinizi ödüllendiriyorsunuz. Birilerine komik gelecek ama aynen böyle. Genç arkadaş seslendi “-abey, kaymaklı ekmek kadayıfı yer misiniz?” Birader hayatımda toplasan yediğim 2-3’tür. Tüüü daha doğrusu film Bolvadin’de Çeto’nun yerinde koptu. Ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Geldi kadayıf, üstünde kaymak. Bu da aynı şekilde yetim doyuran. Valla bir yedim bir yedim utanmasan Bülent Abi’den Baba’dan bir daha yiyecektim. Hoş Bülent Abi kolesterolün zararlarını geçirdiği kalp ameliyatları eşliğinde anlattıkça kaymaklı ekmek kadayıfı çakıl taşlara dönüşü verdi. Neyse uzatmayayım Bolvadin’de kaldığım sürece her gece (istisnai ve bir de güzel durum Doyum Sofrası sabaha kadar açık) oradaydım. Ve her gece farklı yemeklerden yedim, durdum, finali kaymaklı ekmek kadayıfı ile yaptım, çatladım. Çeto'nun yerinden her çıktığımda tövbe ettim "-bu kadar bir daha yemeyeceğim" dedim. Ama ertesi gün tövbemi bozdum. Hatta Ankara’ya dönerken gözüm döndü gittim Çeto’ya “-Abi bana sizin kaymaktan alır mısın?” dedim. Sağ olsun yolladı elemanını aldırttı, getirtti. Dayanamadım “-Abi sucuk nerden alayım” dedim. Verdi elemanını yanıma, yolladı bir sucukçuya. Böyle de sıcak kanlı biri.

Sonuç : Eğer yolunuz Afyon-Bolvadin’e düşerse mutlaka ama mutlaka yemek yiyeceğiniz yer;

Doyum Sofrası ( Çeto’nun Yeri)
Emirdağ Caddesi Ziraat Bankası Yanı Bolvadin/Afyon
Tel : (272) 612 75 04
Gsm : (543) 298 83 81 – (541) 233 93 93

Kalite-Lezzet : *****
Fiyat-Ekonomi : *****
Servis: ****

Haa bu arada unutmadan, bir de çarşıda Çarşı Pideci’sinden güzel güzel pide yiyebilirsiniz.

Not: Düzeltmedir. Ankara’ya döndüm belim ağrıyor. Tartıya çıktım, ibre 90’a vurdu. Yani 7-8 kilo birden almışım.  Bel ağrıları dayanılmaz noktaya gelince doktora gittim Mr çektiler. Demez mi “-son zamanlarda birden kilo aldın mı?” Aldım dedim. "-Belinde iki yerde fıtık var" dedi. Gözümün önüne Çeto'nun kaymaklı ekmek kadayıfları geldi. Doktora diyecektim "-sen ne anlatıyorsun birader, gel götüreyim de yeme" İki ilaç yazdı, “-zayıflayacaksın, spor yapacaksın” dedi.  Demedi demeyin durum bu. Motor çekmiyor artık, kasa ağır geldi. Ağrılarım geçmedi. Yakında tekrar bir Bolvadin’e gitme durumum var. Çeto’ya gidecek misiniz derseniz.. Tabii ki gideceğim ;)

Postalanma Zamani Tuesday, 24 February 2009 23:37 GTB Standard Time
Comments [1]  |  Permalink